Son yıllarda Türkiye’de evlilik kurumu ve aile yapısının sarsıldığını görmekteyiz. Aile, toplumun temel taşı olarak kabul edilen ve yıllar boyunca köklü bir yapıya sahip olan bu kavram, modern dünyanın etkisiyle adeta çözülme noktasına gelmiş durumda. Peki, evlilik ve aile kurumu neden bu kadar zarar görmekte? Toplumumuzda aileyi etkileyen bu değişimlerin sebepleri nelerdir?
İlk olarak, Türkiye'deki toplumsal ve kültürel değişimler, evlilik ve aile yapısını ciddi biçimde dönüştürmektedir. Geçmişte, aile büyüklerinin ve toplumsal değerlerin etkisiyle şekillenen evlilikler, günümüzde bireysel tercihlere ve kişisel isteklerine dayanıyor. Bu dönüşüm, özellikle genç nesil arasında evlilik olgusunu sorgulamayı, "bireysel mutluluk" arayışını ön plana çıkarıyor. Aile, bir bağ kurma ve paylaşma noktası olmaktan çıkıp, kişisel özgürlüklerin gölgesinde kalmaya başlıyor. Bu değişim, evliliklerin sürekliliğini tehdit ederken, boşanma oranlarının artmasına da yol açıyor.
Bir diğer önemli etken ise ekonomik baskılar. Türkiye'de özellikle büyük şehirlerde artan yaşam maliyetleri, genç çiftlerin ev kurma ve aile kurma hayallerini zorlaştırıyor. Konut fiyatlarının yüksekliği, işsizlik oranlarının artışı ve geleceğe dair belirsizlikler, gençlerin evlenmeye karar vermesini geciktiriyor ya da evliliklerini sürdürebilmelerini engelliyor. Ekonomik zorluklar, evliliklerin temellerini zayıflatırken, aile içindeki huzursuzluğu da artırıyor.
Medyanın ve sosyal medyanın etkisi de oldukça belirleyici. Toplumda aileyi ve evliliği idealize eden bir anlayış varken, medya, popüler kültür ve sosyal medya, bireysel özgürlüğü, bağımsızlığı ve bireysel başarıyı ön plana çıkaran bir dil kullanıyor. Bu da insanları geleneksel aile yapılarından uzaklaştırıyor. "Başarı", "mutluluk" ve "özgürlük" gibi kavramlar artık evlilik ve aileye alternatif olarak sunuluyor. Dizi ve filmler, aşkı ve evliliği romantize ederken, gerçek hayattaki zorlukları göz ardı edebiliyor. Bu da toplumsal algının değişmesine neden oluyor.
Evlilik ve aile kurumunun zarar görmesinin bir başka nedeni de aile içindeki şiddet ve olumsuz ilişkiler. Aile içi şiddet, erkeğin kadına, kadının erkeğe veya ebeveynlerin çocuklarına yönelik tutumları, aileyi bir "güvenli liman" olmaktan çıkarmakta. Çocukların huzursuz ortamda yetişmesi, sağlıklı aile yapısının bozulmasına neden oluyor. Aynı şekilde boşanma oranlarının artması ve aile içindeki şiddet vakalarının yükselmesi, toplumun aileyi bir "ideal" olarak görmesini engelliyor.
Son olarak, Türkiye’deki dinamikler ve değişen toplumsal yapı da önemli bir etken. Kültürel ve geleneksel bağların gevşemesi, insanların "aile" kavramına bakışını değiştirmiş durumda. Modernleşen dünyada, insanlar daha bağımsız yaşamayı tercih ediyor. Ancak bu bağımsızlık, bazen aile yapısının zayıflamasına yol açıyor.
Evet, evlilik ve aile kurumu ciddi anlamda yara almakta. Ancak çözüm, yalnızca toplumsal ya da ekonomik faktörlere dayanmakta değil. Evlilik ve aileyi yeniden inşa etmek, toplumsal bir sorumluluk gerektiriyor. Aile, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde güçlenmeli, sevgi ve saygının merkezinde bir yapıya kavuşturulmalıdır. Köklerimize, geçmiş değerlerimize sahip çıkarak, modern dünyanın zorluklarıyla yüzleşmeli ve aileyi yeniden bir arada tutmanın yollarını aramalıyız.
YORUMLAR