Türkiye’deki muhalefet anlayışından bahsedelim biraz. Ülkemizde muhalefet, eleştirmeye ve taşlamaya dayanıyor. İktidarın kararlarına, üzerinde düşünülmeden karşı çıkılıyor. Bunu sadece Ak Parti dönemi için söylemiyorum. İnsanımızın kafa yapısı genel olarak böyle.
Nasıl olmalıdır muhalefet? Muhalefet, iktidarın kararları üzerinde iyice araştırmalıdır. Düşünmelidir. Ve bir yargıya varmalıdır. Eğer kararı olumlu bulduysa, takdir etmelidir ve “Destekliyoruz” demelidir. (Türkiye’de buna çok az rastlanır) Eğer kararı yanlış buluyorsa, sövmemeli, insanlara (ve tabi ki iktidara) kararın yanlış olduğunu anlatmalıdır. Mesele büyükse, muhalefetin lideri iktidarın lideriyle bir görüşme ayarlamalıdır.
Şu durumda son dediğim gerçekleşemez. Çünkü meydanlarda, kendi destekçilerinin karşısında konuşurken, birbirlerine hakaret eden iki adamdan, kapalı kapılar ardında “devlet meselesi” konuşmasını bekleyemezsiniz.
Eğer iktidar, hatasında devam ediyorsa ve mantıklı bir açıklama yapmıyorsa, muhalefet mantıklı konuşarak kitleleri kendine çekmelidir. Böylece bir sonraki seçimde iktidara geçebilir.
Eğer muhalefet mantıklı şeyler söyleyemiyorsa ve sadece “küfürler saçıyorsa”, iktidara gelemeyip, polisle çatışmasına şaşırmamalıyız.
Ve çok önemli bir mesele. Muhalefet, iktidarı eleştirecekti ya hani, bunu yaptıktan sonra bir de çözüm getirmelidir. Çözüm getiremezse, halk onun işi bilmediğini düşünür. Bir kısım da (benim gibi) mühim bir atasözümüzü hatırlar: Kedi uzanamadığı ciğere mundar der.
Bu konuya örnek verelim: Çözüm süreci mesela. Çözüm sürecini muhalefet genelde “Erdoğan pkk ile pazarlık yapıyor.” diye eleştirir. Doğru bir eleştiridir bu. Ama muhalefetimiz doğru olan bu eleştirisini, yanlışa çevirir. Nasıl mı? Çözüm getiremeyerek.
Erdoğan bu konuda muhalefet liderleriyle görüşmek için birçok kez toplanma çağrısı yaptı. Her defasında reddettiler. Erdoğan “Gelin bu meseleyi beraber çözelim.” dedikçe onlar reddettiler. Şimdi bu muhalefetin bu konuda hükümeti eleştirmeye hakkı var mıdır?
Bir örnek daha verelim: Sınav sistemi meselesi. Bunu açıkçası daha çok partilerden değil de, halktan duyuyorum. Sistem şöyle sistem böyle… Ama kendilerine “Daha iyi bir fikrin var mı?” deseniz cevap vermezler. Ben de beğenmiyorum sistemi. Daha doğrusu sistemin devamlı değişmesinden rahatsızım. Sistemi eleştiremem. Çünkü eleştiri yapacaksam, “daha iyi nasıl olur?” sorusuna cevabım olmalı. Yani ortalık yerde sistemi eleştirenlerin tek amacı hükümeti taşlamak.
“Geziciler” dediğimiz bir grup oluştu son zamanlarda. Kendilerinin hiçbir partiye bağlı olmadığını söylüyorlar (%75′i Chp’ye oy vermiş). Bunu söyledikleri halde, “Erdoğan’ı istemiyoruz” diyorlar. Üstüne üstlük “biz halkız” diyorlar. Kardeşim,Erdoğan dediğin adam, halkın oyuyla başa gelen adam. Sen nasıl halk oluyorsun?
Bunu geçtim, Erdoğan’ı istemiyorlar ama, kendi içlerinden bir yönetici de çıkarmıyorlar. Partiyi de reddediyorlar. Peki bu insanların amacı ne? Bu soruya da yazının başlığı cevap veriyor.
Bunların dışında; muhalif, ülkesinin daha iyi duruma gelmesi için iktidara karşı çıkar. Bizim muhaliflerse ülkenin daha kötü duruma gelmesini istiyorlar adeta! İyi şeyleri, karşıt görüşteki partinin yapmasına dayanamıyorlar. Bu da ülkeyi ister istemez kötü görünüyor.
Örneğin Gezi olaylarında yaşananlar 2020 Olimpiyatlarını alma şansımızı düşürmüştür.
Savcı Sayan örnek alınması gereken bir muhaliftir. Kendisine “Ak Partili ol” demelerine rağmen, “Bu ülkenin muhalefet yapacak adamlara ihtiyacı var.” der. Ve yazımın başından beri bahsettiğim doğru muhalefet tarzına uygun hareket eder.
“Muhalefet durmadan Ak Partiye taş atıyor. Tek amacı onu kötü göstermek” deyip duruyorum da, Ak Partililer ne alemde sanki? Ak Partililer de Erdoğan’ın her hareketini doğru buluyor, onun kararlarına göre düşünüyorlar. Bu, muhalefetin yaptığından daha tehlikelidir. Kimsenin fikir ve davranışlarına körü körüne bağlanmamalı, kendi düşüncelerimiz çerçevesinde yorum yapmalıyız.
Demek istediğim şu ki, Ak Partililer de kendi içlerinde biraz muhalefet yapmalıdırlar.
Hepimiz biraz muhalefet olmalıyız.
Muhalefeti, muharebeye çevirmeden.
(yazı kıymetli kardeşim muzaffer hakan'a aittir.gazetede belirtmeyi unutmuşuz hakkınızı helal edin)
YORUMLAR